Çocuk - Aile ve Okul

Çift Çekirdekli Ailelerde Çocukluk

Günümüz toplumunda en sık olarak boşanma nedeniyle, daha az oranda da çiftlerden birisinin ölümü nedeniyle pek çok evlilik, genellikle de travmatik bir şekilde erkenden sonlanmaktadır. Ancak evliliği sonlananların da yaklaşık dörtte üçü, hem de kısa süre içinde yeniden evlenmektedir. İşte bu ikinci kez (hatta daha fazla) yapılan evlilikler; hukuki, sosyal ve finansal açıdan pek çok sorunu da beraberinde getirebilmektedir.

Çocuğu olmayan yetişkinler (dullar) sonradan yaptıkları evliliklerde çok fazla zorlanmaz iken, en fazla sorunu çocuk sahibi yetişkinler (dullar) yaşamaktadırlar. Çünkü hem kendilerinin hem de çocuklarının yeni bir yaşam içinde konumlanmaları çok da kolay olmamaktadır.

Yeniden evlenen anne baba belki de yıllar sonra bir kez daha, bilinmezlerle dolu “eş rolüne” hazırlanacak, bir de çocuğunu bu role hazırlayacaktır. Çocuk da yıllardır anne ya da baba rolünde gördüğü ebeveyninin yabancı birisi ile kurduğu aile ortamında kendisine yer bulacaktır. İkinci evlilik içinde aile bütünlüğünü oluşturma süreci ve bireyler arasındaki ilişkilerde yaşanan zorluklar sadece ebeveynleri değil ailedeki çocukları da derinden etkileyecektir.

Çocuk için artık yeni ve daha karmaşık bir yaşam söz konusudur. Aile bireyleri arasında kan bağı dışında üvey olma bağı da eklenir, üvey ebeveynler ve kardeşler ortaya çıkar birdenbire. Çocuk; tek ebeveynli aile yapısı içinde yaşarken; ebeveynlerden birisinin, bazen de ikisinin birden evlenmesi ile kendisini çift çekirdekli aile yapısı içinde bulur. Çocuğun öz anne babası ile yakınlık derecesi ve kurduğu bağlar değişir, yeni kişilerle yakınlık kurması beklenir. Bir ebeveyni daha az görmeye başlar. Öz ebeveynler arasında bilgi akışı yavaşlar. Çocuk; kayıp ve ihmal edilme duygusu yaşayabilir. Çift çekirdekli hanelerde destekleyici ya da çatışmacı yeni alt gruplar oluşur. Önceki evliliklerden kalan yaslar ve çatışmalar da büyük olasılıkla çözülmemiş ve hala devam etmektedir.

Çocuğun yaşanan olaylara tepki biçimi onun kişiliğine, cinsiyetine ve gelişim özelliklerine göre değişir. Bir kere, hangi yaşta olursa olsun, çocuklar, aileye yeni katılan bireyin otoriter bir yaklaşımından çok destekleyici yaklaşımını daha kolay benimsemektedirler.Kız çocukların erkek çocuklardan daha kolay alıştıkları düşünülür.

Çocuğun yaşı ne kadar küçük ise aileye yeni katılan üvey ebeveyni ve üvey kardeşi benimsemesi o derece kolay olmaktadır. Daha büyük çocukların yeni evliliklere uyumu öz ebeveynleri ile üvey ebeveynleri arasındaki uyuma bağlıdır. Ergenlik veya ergenliğin hemen öncesindeki dönem; yeni evliliklerde en fazla davranış probleminin görüldüğü yaşlardır. Çünkü büyümeye başlayan ergenin özerklik arayışları ile büyüklerin ailede bağlılık oluşturma çabaları çatışmalara neden olabilir.

Yeniden yapılan evliliklerin ilk iki yılı en riskli dönemdir. Çocuklarda davranış sorunları daha fazla görülür, daha streslidirler, sosyal uyumu reddedebilirler. Bir ebeveyni daha az görmesi, bunun yanında yeni katılan birisinin kısa sürede ebeveyn rolüne soyunması çocuğun bu koşulları reddetmesine ve çatışmalara neden olabilir.

Evliliklerin 2-5. yılı arasındaki dönemde sınırlar nispeten netleşir. Aile bireyleri arasında çatışmalar hala vardır ama diyalog ve çözüm bulma gayretleri daha fazladır, çünkü herkes kendi konumu konusunda daha gerçekçidir. İki ayrı hanenin farkları belirginleşir, eş ve ebeveyn rolleri keskinleşir. Öz anne baba arasındaki bağlar gevşer. Yeni ailenin kendi ritüelleri, davranış örüntüleri iyice yerleşir. Bu yıllar sağlıklı bir şekilde aşılamaz ise; evlilik ya boşanmaya doğru gider ya da biyolojik bağlarla bölünmüş kronik bir çıkmaza saplanır.

Çift çekirdekli ailelerde çocuğun uyumunu bozabilecek pek çok risk faktörü vardır. Bunları başlıklar halinde özetleyecek olur isek:

– Yeni kurulan evliliklerde yapılan en büyük hata; bir an önce aile birliğini kurma, hatta sadece kapalı bir çekirdek aile oluşturma çabasıdır, bu tavır gerçekçilikten uzaktır, çatışmaları daha da körükler.

– Öz anne baba arasındaki çatışmalar ya da kaybedilmiş eşin yası bitmediği sürece eş ve ebeveyn rolleri arasındaki ayrım bir türlü yapılamaz ve olumsuz etkileri bir sonraki evlilikte de devam eder.

– Yeni eşin (ya da partnerin) bir an önce ebeveyn rolüne soyunma çabası hem eşlerin hem de çocuğun uyumunu güçleştirir.

– Çocuğun; ayrı yaşadığı ebeveynle olan bağını koparma veya onu göstermeme çabası ters teper, çünkü bu bağın gevşemesi uzun zaman alabilir.

– Fiziksel cezalandırma ve katı otoriter tutumun olduğu evliliklerde yaşayan çocuk uyumlu davranmayı reddeder.

– Öz ya da üvey olsun; fark etmez, çocuğun beraber yaşadığı ebeveynlerde ruhsal hastalıklar var ise, üvey ebeveynle ilişkisi tamamen kopuk ya da çatışmalı ise evliliğin devamı zorlaşır.

– Eğer çocuklardan birisinde ruhsal ve bedensel nitelikte kronik bir hastalık var ise; yeni evliliğe ilave külfetler getireceği gibi, öz ya da üvey bütün ebeveynler arasında yeni çatışmalara zemin hazırlayabilir, çocuğa karşı daha korumacı, birbirlerine karşı daha güvensiz (hatta saldırgan) olabilirler.

– Ebeveynler tarafından çocuğa tutarsız davranılması ve haneler arasında işbirliğinin kesilmesi çocuğun yeni düzeni reddetmesine, belki de bu durumu kötüye kullanmasına neden olacaktır.

– Çocuklar öz ebeveynlerinin yeniden evlilik yapmasını genellikle öfkeyle karşılarlar ancak bu öfke kişilere değil, içinde bulunulan duruma yöneliktir. Ebeveynin, öfkeyi kendisine yönelmiş gibi düşünerek çocukla birebir mücadeleye girmesi sonu gelmez çatışmalara neden olur.

Anne baba olmak ile karı koca (ya da eş) olmak birbirinden farklı rollerdir. Her bireyin yeni evlilikler yapma hakkı vardır. Ancak evliliğe hazırlık sürecinde ve evlilik içinde yaşananlar konusunda; çocuklara da yaşlarının gerektirdiği ölçüde bilgi verilmelidir. Bakım, korunma ve sevgi gereksinimleri aksatılmamalı, bu konuda kaygı yaşamamaları sağlanmalıdır. Otoriter bir tutumla durumu kabullendirmeye çalışmak yerine, destekleyici bir tavır takınılmalı, öz ebeveynleri ile iletişimlerinin aksamaması gerektiği, aile birliği içindeki ve üvey ebeveyn karşısındaki konumunun netleşmesi için biraz zamana gereksinimi olduğu bilinmelidir.

Unutulmamalı ki; öz ebeveynler arasındaki ilişkinin kalitesi ve üvey ebeveynlerin de buna olumlu katkısı çocuğun uyumunu pekiştiren en iyi takım çalışması demektir.

UZM DR AHMET ÇEVİKASLAN