Çocuk - Gelişim

Çocuklar ve Oyunları

Her çocuk için, yaşına, algılama biçimine ve yaşadığı kültüre bağlı olarak bütün aktiviteler “oyun” anlamı taşıyabilir. 18 aylık bir çocuğun elinden bir şeyler fırlatıp eğlenmesi de, bir grup çocuğun, dondurucu soğuğa aldırmadan kızaklarda koşturması da, Afrikalı bir toplum için erişkinliğe geçiş törenleri de bir oyun biçimidir. Bu örnekleri çok daha fazla çeşitlendirebiliriz. Bu aktivitelerin en temel özelliği, eğlendirici (haz verici) olmasıdır. Bunun dışında; yüzeysel bakıldığında fark edilemeyecek ama kapsamlı düşünüldüğünde anlaşılabilecek; her çocuk için geçerli birçok yararı vardır oyun oynamanın.

Çocuğun oyun oynamaktan sağladığı yararlar; yaşına, oyunun şekline ve oyun ortamına göre çok çeşitlidir elbette.

Kimi oyunlar semboliktir, örn; evcilik oynamak. Kimi oyunlar zihinsel becerileri destekler, örn; çeşitli bilmeceler, bilgisayar oyunları ve kağıt oyunları. Kimi oyunlar kurallıdır, örn; saklambaç vb sokak oyunları. Kimi oyunlar fiziksel becerilere dayalıdır, örn; topla oynanan oyunlar. Son yıllarda popüler olan bilgisayar oyunları ise çocuğu fantastik yaşamların içine sokmaları ile de ayrı bir tartışma konusudur.

Oyunların niteliklerine göre de çocuğa kazandıkları çeşitlenir. Bu yararları kısaca sıralayacak olursak:

– Bütün oyunlar çocukların fiziksel yeteneklerini, bedenlerini ustaca kullanabilme becerilerini, denge kurma, ince ve kaba motor kas gelişimlerini destekler.

– Çocuk, oynadığı bütün oyunlarda; oyunun gereklerine ve zeka yeteneklerine göre, zihinsel becerileri zorlamayı, mantık yürütmeyi, stratejiler geliştirmeyi, çözüme yönelik seçenekleri analiz etmeye zorlar kendisini.

– Kurallı grup oyunları içinde bir takımın elemanı olmayı, üzerine düşen sorumluluğu taşımayı, bir ekiple ortak başarıyı hedeflemeyi, hakkını aramayı, özetle sosyalleşmeyi öğrenir.

– Oyun içinde; akranları ile girdiği ilişki örüntüleri içinde; birileri ile beraber sevinmeyi ya da üzülmeyi veya duygularını ifade etmeyi ve paylaşmayı, kendisini savunmayı, bir başka arkadaşını korumayı, duygularını biçimlendirmeyi ve gerektiğinde kontrol etmeyi öğrenir, çünkü oyun grupları aynı zamanda çocuğun duygusal gelişimini destekleyebilecek ortamlardır.

– Oyun ortamının spontanlığı (kendiliğinde olması) çocuğun yaratıcılık yeteneğini besleyen çok ciddi bir motiftir. Bir sopa parçası çocuğun elinde bazen at olur, bazen silah olur. (Ancak şunu da özellikle vurgulamak gerekiyor ki, son yıllarda, çocuklarımız evlere kapanıp sokak oyunlarını unuttukça, oyun da artık parayla satın alınan bir eğlence haline geldi ve önceden kuralları belirlenmiş oyunlar çocukları oyunların kahramanı olmaktan çıkarıp birer figüran haline getirdi, oyunun spontanlığı kaybolmaya başladı. Üzücü ama gerçek.)

Ancak; oyunların sağladığı bütün bu yararlara rağmen; pek çok anne baba, oyunu ikinci plana atmayı, okula odaklanmayı tercih etmektedir ki, bu; çocuk gelişimi ile ilgili uzmanların onaylamayacağı bir paradokstur. Üstelik, anne babaların, çocuklarına oyunlarına müdahale etme gerekçeleri son derece basit bahanelerdir. Ya okul sınavlarını ve dersleri bahane ederler, ya oyunların ve sokağın tehlikeli yönlerini bahane ederler, ya da çocuklarına güvenemezler. Asıl neden çocukların kontrol edememe kaygılarıdır, temelde kendilerine güvenemezler.

Elbette ki bütün oyun ortamları çocuklar için bazı riskleri de içinde barındırır. Çocuk, oyuna daha çok zaman ayırması nedeniyle zamanını verimsiz kullanabilir; fiziksel ve ruhsal incinmelerle karşılaşabilir vs vs. Ama anne babalar bilmeli ki, çocuğa zarar veren oyunun kendisi değil, oyunların içerikleri ve kullanılma biçimleridir. Çocuğu, potansiyel bazı sakıncalardan korumanın yolu da onları hepten oyun ortamından uzaklaştırmak değil, oyun ortamına dengeli ve uyumlu katılmasına destek olmaktır.

Anne babaların bu konuda yapabilecekleri:

– Öncelikle çocuklarını, onların yeteneklerini iyi gözlesinler.

– Yaşlarına ve kapasitelerine uygun oyun gereçlerini ve ortamlarını onlara mutlaka sunmaya gayret etsinler. Çok pahalı, parayla satın alınan eğlenceler olması gerekmez illa ki.

– Çocuklarını oyuna katılıp katılmamalarını değil, oynadıkları oyunların içeriklerini ve oyun gruplarını izlesinler.

– Çocuğun oynaması onu oyalama metodu değildir, gelişimini destekleyici bir itici güçtür, onlarla birlikte oynamaya mutlaka zaman ayırsınlar.

– Onları oyundan uzak tutmak yerine, zaman yönetimini başarmayı öğretsinler.

UZM DR AHMET ÇEVİKASLAN