
Beyazcamda Lokman Hekimcilik
Medya olarak tanımlanan kitle iletişim araçlarının kimi durumlarda 4. Kuvvet olarak adlandırılması boşuna değil. Televizyon kanalları; aynı anda çok daha geniş kitlelere ulaşabilmeleri ile gazeteler ve dergilerden daha üstün bu konuda. Popüler kültürün gündem maddelerini belirliyor, biçimlendiriyor, hatta sonlandırıyorlar. Kitlelerin duygularını, düşünme biçimlerini, tercihlerini dönüştürebiliyorlar.
Dönüştürme biçimi de ilginç. Öncelikle; “şok, inanılmaz, …… “ türü seslendirmelerle izleyenin limbik sistemi bir güzel zıplatılıyor, o duygu yoğunluğuyla ekranın karşısına oturan zavallı da, sunulan malumatı zihninin süzgecinden geçirmeden yutuveriyor. Ondan sonra da, malumatsunarın niyetine göre; ekranda gördüğüne hayran olmakla nefret etmek arasında bir tavıra konuşlanıyor.
Ekranın sadece pasif izleyicileri yok elbette, her fırsatta boyunu gösteren müdavimleri de var. Zapladıkça öğreniyoruz ki; memleketimiz, akla hayale gelmedik işlerin uzmanıyla, şifacısıyla, hocasıyla, çok bilmişiyle, çok gevezesiyle dolu. Strateji uzmanı, rüya uzmanı, ufo uzmanı, bitkisel tedavi uzmanı, tasarım uzmanı, imaj uzmanı, vs vs vs.
Yıllar yılı ezberci müfredatla yetiştirilen insanımız, ezberini mi bozmaya çalışıyor? Yoksa okumayan, sorgulamayan Türkiye insanının bilgiyi hafife almasının kollektif itirafı mıdır bu paradoks?
Ekranlar söyleyecek, gösterecek bir şeyi olan herkese açık. Orada görünen; kısa zamanda geniş kitlelerce tanınıyor, söyledikleri ve yaptıkları insanlar üzerinde etki bırakıyor. Bu; anlaşılır bir durum. Hele ki; topluma rehberlik edebilecek donanımda kişilerin ekranda görünmelerinde büyük yarar var, çünkü toplumu bilgilendirme adına büyük kitlelere ulaşılabilir ve kanalların bilgilendirme misyonu daha görünür hale gelir.
Ama madalyonun arka yüzünde görünen tablo her zaman olumlu olmayabiliyor.
Endazenin kaçtığı zamanlar da var. Kanalların çeşit çeşit programlarında sık sık boy göstermenin verdiği güvenle ekranlara kurulan medya müdavimleri ve onlara bu fırsatı sunan televizyoncular; toplumsal ve mesleki sorumluluk duygusunun ötesine kaçıp, bu görüntüleri (kanalla izleyici, kanalla konuk, konukla izleyici arasında ) bir alışverişe dönüştürmeye başladıklarında keskin pazarlamanın kendine özgü kuralları fışkırıveriyor.
İşte o anda ekrandaki çok bilen muhterem okyanusları aşıyor, elindeki malını ya da kendisini ballandıran bir pazar esnafı haline dönüşüveriyor. Kendisine ulaşamayan, sorgulamadan inanmaya hazır izleyiciler var olduğu sürece anlattıkça anlatıyor, ekran yıldızlığına soyunuyor. Artık söylediklerinin (mesleki ve toplumsal değerlere) uygunluğu değil, kendisini ve yaptığı işi nasıl prezente ettiği önemli hale geliyor. İzleyeni etkilemek ve yönlendirmek asıl amaç olunca söylenenlerin doğruluğu, yanlışlığı kimin umurunda? Nasıl olsa araştıran yok, karşı tez getiren yok.Bu kadarla kalsa iyi. Sorgulamadan biat eden / inanan televizyon zekalılar güruhu ilk fırsatta ekran yıldızını görmeye, malını almaya koşuyor.
Yapılan işin ve içinde yaşanılan toplumun etik değerlerine saygı gösterildiği sürece sorun yok, hatta yararı da tartışılmaz. Ama bir süre sonra, malumatsunar uzmanımız asıl işini unutup da ekranın büyüsüne kaptırınca ilgi çekmek adına eksik / yanlış şeyler de söyleyebiliyor.
Magazinci, şarkıcı, oyuncu vs bunları yapınca kendi mentalitesi içinde anlaşılır bir durum. Ama bu beyaz cam sadece onları ağırlamıyor ki. Minik bir hatası bile insan yaşamında bedeller doğurabilecek, mahrem üzerine yemin etmiş hekimleri de sıklıkla ağırlıyor.
Neredeyse bütün kanallarda çeşitli branşlardan uzman hekimlerin konuk olduğu sağlık programları var. Ve genellikle de koruyucu hekimlik adına topluma çok değerli bilgiler sunuyorlar. Çoğu gündüz yayımlanan bu sağlık programlarının en büyük müdavimleri de evinde oturan anneler ve ev hanımları. Ne güzel ki; bilgilendirici içerikli bu programlar onların da ufuklarını açıyor.
Meslektaşlarımızın mesleki ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde ekranlarda görünmelerinin yararları tartışılmaz, çünkü toplum doğru bilgilendirmeye muhtaç. Ancak kendisini ekranın büyüsüne kaptırıp, neredeyse starlarla (onların çöplüğünde) aşık atmaya kalkan bir hekim kendi etik değerlerini zorlamanın ötesinde mesaj verdiği topluma zarar da verebiliyor.
Ekranda görünen hekimin vakurluktan uzak “ben iyi bilirim bakışları”, hep en kötü olasılıkları pompalayan nutukları, “başka yerde yok” satışları, gerçeklikten uzak çok bilmişlikleri o toplumu zehirlemeye başlıyor bu kez.
Bir örnek:
Çok izlenen bir sağlık programında; telefonla arayan ve çocuğuna çocuk psikiyatr önerildiğini ancak ikna edemediğini söyleyen bir anneye, yüzlerce stüdyo konuğu önünde “bana getirin, benim adımda psikiyatri yok; kafeye, alışverişe diye getirirsiniz” diyebilen, başka bir braştan (doğru okuyorsunuz) tıp profesörü (yine doğru okuyorsunuz) örneği. Bunu söyleyen kişi bir tıp öğrencisi olsa sınıfı geçirmezler ama sınırsız, sorumsuz ekranlarımızda milyonlarca izleyiciyi tavlayabilir.
Ölçü bir kez kaçmaya görsün. “Başka yerde yok” edasıyla; elindeki tanı ve tedavi metodunu ballandıra ballandıra başka metodları yok sayanlar mı dersin? Teknoljiden yararlanıyormuş edasıyla karmaşık cihazlarlarla gösteri yapanlar mı dersin? Korku tellallığı ile izleyenleri kışkırtanları, olmayacağı olduracakmışçasına beyazcamda Lokman Hekimcilik oynayanları mı dersin? Vs vs vs.
İzleyen yanlış yönlendirildiği zaman, isteyen istediğini konuşsun diyemiyorsunuz, çünkü bunun adı demokrasi değil, demokrasinin kötü niyetli kullanımı. O zaman da etik değerleri gözeten oluşumların devreye girmesi gerekiyor. Kanallarda bu işi yapan RTÜK var ama o da kendi yasasına ya da şikayet edenlere göre harekete geçiyor. Program yapımcılarının bu konularda sorumlu olmaları beklenir ama onlar da konuğun alanı ve etik değerleri konusunda yeterince bilgili değiller, birçoğunun umurunda da değil. Sağlık sektöründeki mesleki örgütlenmeler de çok hızlı çalışmıyor, çünkü bunlar gönüllü (ve aheste) çalışan kuruluşlardır, hele ki bizimki gibi, herkesin işinde gücünde olduğu depolitize toplumlarda daha da gönüllü! çalışan kurumlardır. Her yasal / etik ihlale zaptiye yetiştirmek kolay değil, gerçekçi de değil.
O halde ne yapmalı?
Her vatandaş; yasal / etik değerleri sahiplenmeyi, kaliteli tedavi istemeyi, bu konuda bilgilenme hakkını cesurca kullanabilmeyi ve gerektiğinde sorgulayıcı olabilmeyi öğrenmeli.
Bunun için de aşağıda özetlenen en temel kavramları bilmek yeterli:
* Türkiye Cumhuriyeti dahilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesi’nden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır (Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un Tabipler başlıklı Birinci Fasıl’ının 1. maddesi)
* Bütün sağlık problemlerinde ilk başvuru kaynağınız ilgili branşın hekimi olmalıdır. Çünkü tanıyı koymak, tedaviyi planlamak ve uygulamak, hastalığın zaman içindeki seyrini izlemekle sorumlu ve yetkili kişidir. Yanlış yönlendirmelerle, duygusal gerekçeler ya da ön yargılarla klinik eğitimi olmayan başka kaynaklardan yardım istemek faydadan çok zarar verecektir.
* Henüz araştırma aşamasında olan ya da artık geçerliliği olmayan, Sağlık Bakanlığı ve diğer meslek örgütleri tarafından resmi kabul görmeyen teşhis ve tedavi yöntemlerine biraz kuşkuyla yaklaşmakta, hatta konuyla ilgili bir hekime danışmakta yarar vardır.
* Son yıllarda sağlık sektöründe “hasta hakları” kavramı üzerinde durulmakta, bu sayede hastaların (ve refakatçilerinin) yasal haklarını sahiplenmelerinin önü açılmaktadır. Uygunsuz uygulamalarla karşılaşıldığında Sağlık Bakanlığı, Tabip Odaları ve hatta Tüketici Mahkemeleri’ne başvurmaktan çekinilmemelidir.
Ekranlarda nitelikli sağlık programlarında görünen meslektaşlarımızın topluma yararları tartışılmaz. Ancak beyazcamın çoğunlukla popüler kültüre hizmet ettiğini bilmeliyiz ve sağlık söz konusu olduğunda; asıl olanın doğru ve uygun olanı anlatmak/dinlemek olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Yoksa en çok izlenen, en çok tavlayan, en ilginç olanı duymak değil. Bu konuda birbirimize hem olumlu hem olumsuz geri bildirimler vermekten çekinmemeliyiz.
Hem hekimler, hem izleyiciler, hem de yapımcılar olarak…
Ahmet ÇEVİKASLAN

