-
Evlat Edinme / Evlatlık Verme Üzerine
TANIM İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar varolan evlat edinme kurumu; biyolojik anne baba sorumluluğu ve yetkilerini de alarak, kan bağı bulunmayan bir başka bireyin bakımını ve yetiştirilmesini üstlenmektir. Evlat edinen ve evlatlık veren ailelerin birbirlerini tanıdıkları açık uygulamalar şeklinde olabilir. Akrabalar ve tanıdık aileler arasında yapılanlar genellikle böyledir. Her iki aile de birbirini tanır, çocuğun geçmişini bilir. Bir ailenin kendi çocuğunu; yakın akrabasına, çocuğu olmadığı için bırakması ya da yetiştirilmesi için bırakması; ebeveynini kaybeden çocuğun anneanne / babaanne ve dedeyi anne baba bilmesi Anadolu’da sık rastlanan örneklerdir. Kapalı uygulamalarda ise; evlat edinen aile çocuğun gerçek ailesini bilmez ya da tanışmaz. Kurum çocuklarının, terk edilen çocukların evlat edinilmesi de bu şekilde…
-
Asperger Bozukluğu / Sendromu
TANIM, SIKLIK Anglo-Sakson ekolüne göre Yaygın Gelişimsel Bozukluklar başlığı altında, Avrupa ekolüne göre de Otistik Bozukluklar Spektrumu başlığı altında incelenen Asperger Bozukluğu ya da Asperger Sendromu; otistik özelliklerin nispeten geri planda ya da hafif olduğu, en temel problemin sosyal iletişimde beceriksizlik olduğu, normal ya da normalin üzeri zekası olan çocuklarda gözlenen nöropsikiyatrik bir problemdir. Sıklığı tam olarak bilinmemektedir ancak İsveç’te 1993 tarihinde yapılan bir araştırma çocuklar için binde 3.6 gibi bir oran belirlemiştir. Erkek çocuklarda, kız çocuklardan dört kat daha fazla olduğu düşünülmektedir. Alan araştırması yapan kimi uzmanlarca on binde iki gibi tahmini bir oran da ileri sürülmüştür. 1944 yılında Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger tarafından; normal zekada ancak sözel…
-
Çocukla Birlikte (Aynı Yatakta) Yatma
Çocuğun geceleri annesi (ya da bakıcısı) ile yatmak istemesi anlaşılır bir durumdur; hatta bazı durumlarda bir ihtiyaçtır. Bebeğin sağlıklı bağlanma duygusu geliştirmesine ve duygusal olgunlaşmasına yardımcıdır. Bebek belirli bir uyku uyanıklık döngüsüne kavuşana kadar birkaç hafta aynı yatakta anne ile uyumasında sakınca da yoktur. Çünkü geceleri uyandırıldığında rahatlatılmaya ihtiyacı vardır. Ancak; belirli bir zaman dilimine yayarak; çocuğun yalnız yatmayı başarmasına yardımcı olunmalıdır. Çünkü çocuğun yalnız uyumayı başaracak kadar olgunlaşması kendi kendine yatışabildiği anlamına gelir ki; önemli bir gelişim aşamasıdır. Bunun aksine; ileri yaşlara geldiği halde yalnız uyumayı başarmayan çocuk, kaygısını yenemiyor demektir. Hangi yaşta olursa olsun; çocuğun ruhsal sıkıntı ya da bir travma yaşadığı dönemlerde, ağır ya da kronik sağlık…
-
Servis Kuşağı Çocukları
2004 yazındayız. Yer: Ölüdeniz. Büyükşehirlerden gelme tatilciler olarak bir safari turunun ciplerini doldurmuşuz, köyleri aşıyoruz. Cip kafilelerinin; resmi geçit gibi geçişlerine alışkın olan köy çocukları yol kenarına dizilmişler, her gruba yaptıkları muziplikleri sergiliyorlar. Cipleri ıslatanlar, ıslananların çığlıkları, fotoğraf çekenler, poz verenler, şeker isteyenler, ciplerden şeker fırlatanlar, her kaviste ciple beraber midesi de zıplayanlar; curcuna tam gaz; sizin anlayacağınız. Bu şamata içinde uzaktaki bir manzara dikkatimi çekiyor. Boyu 100 cm’i geçmeyen 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu boyundan büyük bir karabaşı kendisine oyun arkadaşı yapmış; çekiştiriyor, hırpalıyor, azarlıyor, karabaş da fazla direnemeden peşinden seğiriyor. Yakın bir mesafede; (annesi ya da yakın bir akrabası olduğunu tahmin ettiğimiz) büyük bir hanım ise hiç istifini…
-
Tik Bozukluğu
Tikler; ani, istemsiz, tekrarlayıcı hareket, ifade veya jestlerdir. Dört grupta tanımlanabilirler: – Basit motor tikler (göz kırpma, yüz buruşturma, boyun çevirme, ağız germe vs), – Basit vokal tikler (boğaz temizleme, burun çekme, hırıltı sesi vs) – Karmaşık motor tikler (dokunma, koklama, üzerine çeki düzen verme vs) – Karmaşık vokal tikler (belirli ifadeleri/kelimeleri sık yineleme, işitilen en son sesleri/ifadeleri tekrarlama vs) Sıklığı ve şiddeti aynı kişide dahi farklı bir seyir gösterebilir. Aynı tikin sıklığı ve şiddeti zaman içinde azalabilir veya artabilir, birinin yerini bazen bir başkası alabilir ve önce göz kırpma, sonra burun çekme ve boyun çevirme gibi birden fazlası peşpeşe görülebilir. Klinik pratikte farklı görünümlerde karşımıza çıkar. Geçici Tik Bozukluğu…
-
Disleksi
TANIM Disleksi kelimesi; zorluk ya da yoksunluk anlamına gelen “dis” hecesi ile dil anlamında kullanılan “leksi” ibaresinin birlikte kullanılmasından oluşan, “kelime-dil yokluğu / zorluğu” anlamında kullanılan bir kelimedir. Disleksinin literatüdeki geçmişi 1600’lere uzanır. Alman doktor Schmidt; inme sonrasında okuma becerisini kaybeden 65 yaşındaki bir adamı tarifler. İngiliz ve İskoç hekimler; 19.. yüzyıl sonlarında Kraliçe Victoria döneminde; çok iyi yetiştirilen ancak okumayı öğrenemeyen çocuklardan söz ederler. 1896 da İngiliz Dr Morgan 14 yaşında okuma zorluğu olan bir çocuğu tanımlar ve gelişimsel disleksi tanımı gündem gelir. .Yine yaklaşık aynı dönemlerde Dr Adolf Kussmaul, “kelime körlüğü” tanımını kullanır ve bu durumu sol anguler girus bölgesiyle ilişkilendirir. 20, yüzyılın başında Dr Rudolf Berlin 20…
-
Çocukta Konuşma Bozukluğunun Değerlendirilmesi
İnsanlar arasında iletişimi sağlayan ve yalnızca insan türüne özgü olan en önemli araç konuşma eylemidir. Düşünceler ses denilen sembollere dönüştürülerek konuşma aracılığı ile iletilir. Bu beceri de vücutta uyumlu çalışan birçok sistemin kontrolü altındadır. Konuşma davranışı ve temelde konuşmanın temel birimi olan sesin çıkarılması insan vücudundaki pek çok organı içeren karmaşık bir eylemdir. Sesin çıkarılmasında en önemli organ, boyundaki dil kökü ile nefes borusu arasında yer alan gırtlaktır. Gırtlağın iki görevi vardır. Hem solunum sırasında nefes borusuna hava dışında yabancı bir cisim girmesini önler, hem de ses çıkmasında temel organdır. Sesin çıkarıldığı asıl bölge solunum sistemidir. Bu sistem de diyafram, akciğerler ve nefes borusundan oluşur. Düşüncelerin ses sembolleri ile kurulu…
-
Kekeleme
Doğal Olanın Sınırları, Anormal Olanın Boyutları Kekeleme; en basit tanımı ile akıcı konuşma güçlüğü ya da konuşmanın hızını ve ritmini ayarlama güçlüğüdür. Yapılan araştırmalara göre erişkinlerin % 1-2’sinde, okul öncesi ve okul çağı çocukların % 4’ünde görülür, daha küçüklerde yapılan bazı araştırmalarda % 15’e kadar oranlar öne sürülmüştür. En sık 2-5 yaşlar arasında başlar ve buluğ çağına gelmeden önce % 50-80’inin kendiliğinden ya da tedavi ile kaybolduğuna inanılır. Erkek çocuklarda kız çocuklara göre 2-3 kat daha sık görülür ve erişkin yaşlarda bu fark 5-6 kata çıkabilir, çünkü kızlarda kendiliğinden iyileşme daha fazladır. Klinikte çeşitli görünümlerde karşımıza çıkabilir. En sık; erken çocukluk çağında (2-5 yaşlar) başlar ve bu yıllar hızlı bir…
-
Büyülü Fenerin Şirinlik Muskaları
Özel bir kolejin herhangi bir odası. Ayşecik (Zeynep Değirmencioğlu); az önce hediye edilen oyuncak bebek kucağında, babasına üzgün gözlerle bakar: –Demek tam bir sene, bu odada oturup, bu yatakta yatıp, seni düşüneceğim, geri dönmeni bekleyeceğim baba. Kamera sağa yönelir. Babası Kemal (Sadri Alışık) panjurlu pencerenin önünde, diz planda, ayakta durmakta, elleri pantolon ceplerinde, kızına yarım dönmüştür, onu yanına çağırır, önündeki masanın üzerine çıkartır; “bu ayrılığın her ikimizin de iyiliği için olduğunu unutma” cümlesiyle bağladığı muhteşem bir veda konuşması yapar. Her cümlesinde sesi daha çok titrer, gözyaşı daha da aşağılara iner. Birbirlerine sarılırlar. Ayşecik de derin derin iç çekmeye, gözyaşı dökmeye başlar. Kızının boş bakışlarını görüp, onu ikna edemediğini düşünen Kemal;…
-
Çocuğa Harçlık Verme
Çocuklar; “para” adı verilen bir nesne ile birşeylere sahip olunabildiğini yaklaşık 5 yaşından itibaren kavramaya başlarlar. Kağıt ve demir paraların değerlerini 6-8 yaş civarında yavaş yavaş öğrenirler. Alışverişlerde para hesaplayıp verme, üzerini alma vb karmaşık hesaplar ancak 8-9 yaş gibi yerleşmeye başlar. 10 yaşından önce düzenli bir harçlık vermenin çok anlamı olmaz ancak arada bir verilecek düşük miktarlar ile para vererek birşeylerin mülkiyetine sahip olmanın keyfine varabilirler. 10 yaşından itibaren de haftanın belli günlerinde başlamak üzere düzenli harçlık verilebilir. Verilen miktarların sabit olması, günden güne değişmemesi, çocuğun temel taleplerini karşılayacak miktarda olması vb noktalara dikkat edilmelidir. Özellikle; tüketimi fazla olan ergenlerin anne babaları sağlıklı bir harçlık sistemi kurmakta zorlanabilirler. Bunun…